Osmanlı Döneminde Ayasofya

osmanli-doneminde-ayasofya

Osmanlı Döneminde Ayasofya

İstanbul'un 1453'te Osmanlı Türkleri tarafından fethinden sonra, fethin sembolü olarak, derhal Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürülmüştür. O sıralarda Ayasofya harap bir haldeydi. Bu durumu Kordoba soylusu Pero Tafur ve Florentine Cristoforo Buondelmonti gibi Batılı ziyaretçilerce betimlenmektedir. Ayasofya’ya özel bir önem veren Fatih Sultan Mehmet kilisenin derhal temizlenip camiye çevrilmesini emretti, fakat adını değiştirmedi. İlk minaresi onun döneminde inşa edilmiştir. Osmanlılar bu tür yapılarda taş kullanmayı tercih etmekle birlikte minarenin hızla inşa edilebilmesi amacıyla bu minare tuğladan yapılmıştır. Minarelerden biri de sultan II. Bayezid tarafından eklenmiştir. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman fethettiği Macaristan’daki bir kiliseden Ayasofya’ya iki dev kandil getirtmiştir ki, günümüzde bu kandiller mihrabın iki yanında yer alırlar.

Ayasofya-i Kebir Camii, İstanbul’da bulunan eski bazilika olan eski bir müzedir. Peki Ayasofya Nerededir? Ayasofya Tarihçesi (Birinci Ayasofya, İkinci Ayasofya, Üçüncü Ayasofya, Osmanlı Dönemi, Müze Dönemi, Camii Oluşu) Nasıldır? Ayasofya Ne Demek? Ayasofya’nın Ayırt Edici Özellikleri Nelerdir? Ayasofya Mozaikleri. Ayasofya Kaç Yılında İnşa Edilmiştir? Ayasofya’nın Mimarisi Nasıldır? Ayasofya’nın Müzeden Camii’ye Çevrilmesi. İşte Ayasofya hakkındaki tüm detaylar…

Ayasofya Nerededir?

Ayasofya, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunmaktadır.

Ayasofya Tarihçesi Nasıldır?

Birinci Ayasofya Nedir?

Ayasofya’nın tarihinde üç tane Ayasofya bulunmaktadır. Birinci Ayasofya’nın inşaatı, Hristiyanlığı imparatorluğun resmi dini ilan eden Roma imparatoru Büyük Konstantin tarafından başlatılmıştır. 337-361 yılları arasında tahtta oturan II. Konstantin tarafından tamamlanmış ve açılışı 15 Şubat 360’ta yapılmıştır. İlk Ayasofya’nın Artemis Tapınağı üzerine inşa edilmiş olduğu bilinmektedir. Birinci Ayasofya’dan günümüze ulaşan herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. İsyanlar sebebiyle zarar görüp yıkılmıştır.

İkinci Ayasofya Nedir?

İlk kilisenin yakılıp yıkılmasından sonra, II. Theodosius bugünkü Ayasofya’nın bulunduğu yere ikinci bir kilisenin inşa edilmesi emrini vermiş ve ikinci Ayasofya’nın açılışı onun zamanında 10 Ekim 415’te gerçekleşmiştir. Mimar Rufinos tarafından inşa edilen bu ikinci Ayasofya ilk kilise gibi bazilika planlı, ahşap çatılı ve beş nefliydi. İkinci Ayasofya’nın 381’de İkinci Ekümenik Konsil olan Birinci İstanbul Konsili’ne Aya İrini ile birlikte ev sahipliği yaptığı düşünülmektedir. Bu yapı 13-14 Ocak 532’de Nika Ayaklanması sırasında birinci Ayasofya gibi yakılıp yıkılmıştır.

Üçüncü Ayasofya Nedir?

İmpatator Justinianus İkinci Ayasofya’nın da yıkılmasından sonra önceki kiliselerden çok farklı, daha büyük, görkemli bir kilise yaptırma kararını alır. Bir efsaneye göre, Justinianus inşa ettireceği kiliseye ilişkin hazırlanan taslakların hiçbirini beğenmez. Bir gece İsidoros taslak hazırlamaya çalışırken uyuyakalır. Sabah uyandığında Ayasofya'nın hazırlanmış bir planını önünde bulur. Justinianus bu planı mükemmel bulur ve Ayasofya'nın buna göre inşa edilmesini emreder. Bir başka efsaneye göre de İsodoros bu planı rüyasında görmüş ve planı rüyasında gördüğü şekilde çizmiştir. 

Ayasofya’nın inşasında Artemis Tapınağı’ndan,  Güneş Tapınağı’ndan, Baalbek Tapınağı’ndan ve birçok tapınaktan getirilen sütunlar kullanılmıştır. Bu sütunların 6. yüzyılda nasıl bu kadar mesafeden taşınılıp getirildiği bilinmemektedir. 23 Aralık 532'de başlanan yapım çalışması 27 Aralık 537'de tamamlandı. Kilisenin açılışını imparator Justinianus ve patrik Eutychius büyük bir törenle birlikte yaptılar. Ayasofya o zamana kadar en büyük yapı olarak kabul edilen Süleyman'ın Tapınağı’ndan daha büyük olduğundan İmparator I. Justinianus (halka yaptığı açılış konuşmasında "Ey Süleyman! Seni yendim" demiştir. Fakat yapılışından kısa bir süre sonra, 553 Gölcük ve 557 İstanbul depremlerinde ana kubbe ile doğu yarım kubbesinde çatlaklar belirdi. 7 Mayıs 558 depreminde ise ana kubbe tümüyle çöktü ve ilk ambok, siboryum ve sunak ezilerek yok oldu. Bu hasarlar sonucunda hemen yenileme çalışmaları başlatıldı ve 562 yılında bu çalışmalar tamamlandı.

Dördüncü Haçlı Seferi sırasında, Venedik Cumhuriyeti’nin gözleri görmeyen Doçu Enrica Dandolo komutasındaki Haçlılar İstanbul’u ele geçirip yağmalamışlardır. Bu olay Bizanslı tarihçi Nikitas Honiatis'in kaleminden ayrıntılı olarak öğrenilmektedir. Kiliseden aralarında İsa'nın mezar taşından bir parça, İsa'nın sarıldığı bez olan torino kefeni, Meryem'in sütü ve azizlerin kemikleri gibi birçok kutsal emanet ile altın ve gümüşten yapılma değerli eşyalar çalındı, kapılardaki altınlar bile sökülerek batı kiliselerine götürüldü şeklinde anlatılmaktadır. Latin İstilası (1204-1261) olarak anılan bu dönemde Ayasofya, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürülmüştür. 16 Mayıs 1204 tarihinde Latin imparatoru I. Baudouin imparatorluk tacını Ayasofya'da giymiştir.

Ayasofya 1261'de tekrar Bizanslılar’ın kontrolüne geçtiğinde harap, virane ve yıkılmaya yüz tutmuş bir durumdaydı. 1317'de imparator II. Andronikos finansmanını ölen eşi İrini'nin mirasından karşılayarak binanın kuzey ve doğu kısımlarına 4 adet istinat duvarı ekletti. 1344 depreminde kubbede yeni çatlaklar belirdi ve 19 Mayıs 1346'da binanın çeşitli kısımları çöktü. Bu olaydan sonra kilise, 1354'te Astras ve Peralta adlı mimarların yenileme çalışmasının başlamasına kadar kapalı kaldı. 

Ayasofya'nın Osmanlı Dönemi

İstanbul'un 1453'te Osmanlı Türkleri tarafından fethinden sonra, fethin sembolü olarak, derhal Ayasofya Kilisesi camiye dönüştürülmüştür. O sıralarda Ayasofya harap bir haldeydi. Bu durumu Kordoba soylusu Pero Tafur ve Florentine Cristoforo Buondelmonti gibi Batılı ziyaretçilerce betimlenmektedir. Ayasofya’ya özel bir önem veren Fatih Sultan Mehmet kilisenin derhal temizlenip camiye çevrilmesini emretti, fakat adını değiştirmedi. İlk minaresi onun döneminde inşa edilmiştir. Osmanlılar bu tür yapılarda taş kullanmayı tercih etmekle birlikte minarenin hızla inşa edilebilmesi amacıyla bu minare tuğladan yapılmıştır. Minarelerden biri de sultan II. Bayezid tarafından eklenmiştir. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman fethettiği Macaristan’daki bir kiliseden Ayasofya’ya iki dev kandil getirtmiştir ki, günümüzde bu kandiller mihrabın iki yanında yer alırlar.

Ayasofya'nın Müze Dönemi

1930 ile 1935 yılları arasında yenileme çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir. Restorasyon sırasında Ayasofya'nın, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesi doğrultusunda, yapılış amacı olan kiliseye tekrar çevrilmesi konusunda fikirler ortaya atılmışsa da bölgede yaşayan Hristiyan sayısının çok az olmasından dolayı oluşan talep yetersizliği, bölgede bu denli görkemli bir kiliseye karşı yapılabilecek muhtemel provakasyonlar ve mimarinin tarihî önemi göz önüne alınmıştır. Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935’te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 Şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir.  Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozaikler tekrar gün ışığına çıkarılmıştır. 

Ayasofya'nın Camii Oluşu

Ayasofya'nın tekrar cami olma süreci ilk olarak 2005 yılında başladı, 2005 yılında yargıya taşınan olay Danıştay 10. Dairesi tarafından reddedildi. 2016'da tekrar açılan dava da Haziran 2018'de açıklanan karar ile aynı şekilde sonuçsuz kaldı. Temmuz 2016'da Ayasofya Müzesi'nde düzenlenen Kadir Gecesi programında, 85 yıl aradan sonra sabah namazı ezanı okundu. Ekim 2016'da Müze'nin ibadete açık olan bölümü Hünkâr Kasrı'na, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından uzun yıllardan sonra ilk kez asaleten imam atandı. 2016 itibarıyla Hünkar Kasrı bölümünde vakit namazlar kılınmaya ve minarelerinden Sultanahmet Camii ile 5 vakit çifte ezan okunmaya başlandı. Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği'nin "Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının iptali" istemiyle Danıştay'da dava açması üzerine 2 Temmuz 2020 tarihinde duruşma gerçekleştirildi ve 10 Temmuz 2020 tarihinde Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını "Ayasofya'nın vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığını" belirterek iptal etti. 10 Temmuz 2020 tarihiyle ise Ayasofya yeniden camii statüsüne geçti.

Ayasofya Ne Demek?

Binanın adındaki "Sofya" kelimesi eski Yunanca’da "Bilgelik" anlamındaki "Sophos" sözcüğünden gelmektedir. Dolayısıyla "Aya Sofya" adı "Kutsal Bilgelik" ya da "İlahi Bilgelik" anlamına gelmekte olup, Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.

Ayasofya’nın Ayırt Edici Özellikleri Nelerdir?

Dünyanın en eski katedralidir.

Yapıldığı dönemden itibaren yaklaşık bin yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali unvanına sahip olmuştur. Günümüzde yüz ölçümü bakımından dördüncü sırada gelmektedir.

Dünyanın en hızlı (5 yıl) inşa edilmiş katedralidir. 

Dünyanın en uzun süreyle (15 yüzyıl) ibadet yeri olmuş yapılarından biridir.

Kubbesi “eski katedral” kubbeleri arasında çapı bakımından dördüncü büyük kubbe sayılmaktadır.

Ayasofya Mozaikleri

Tonlarca altının kullanıldığı Ayasofya mozaiklerinin yapımında altının yanı sıra, gümüş, renkli cam, pişmiş toprak ve renkli mermer gibi taş parçaları kullanılmıştır. 726’da III. Leo’nun tüm ikonaların yok edilmesi emriyle, tüm ikona ve heykeller Ayasofya’dan kaldırılmıştır. Dolayısıyla Ayasofya’da günümüzde görülen, surat tasvirleri içeren mozaiklerin hepsi ikonoklazm dönemi sonrasında yapılan mozaiklerdir. Bununla birlikte Ayasofya’da surat tasviri içermeyen mozaiklerden az bir kısmı 6. yüzyılda yapılan ilk mozaiklerdir.

Ayasofya Kaç Yılında İnşa Edilmiştir?

Birinci Ayasofya 15 Şubat 360 yılında inşa edilmiştir. İkinci Ayasofya 10 Ekim 415’te inşa edilmiştir. Üçüncü ve günümüzdeki Ayasofya ise 27 Aralık 537’de inşa edilmiştir.

Ayasofya’nın Mimarisi Nasıldır?

Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Ayasofya, her şeyden önce boyutu ve mimari yapısıyla önem taşır. Yapıldığı dönemin dünyasında hiçbir bazilika planlı yapı Ayasofya'nın kubbesinin boyutundaki bir kubbe ile örtülebilmiş ve böylesine büyük bir iç mekâna sahip değildi. Ayasofya’nın kubbesi Roma’daki Panteon'un kubbesinden küçük olmakla birlikte Ayasofya’da uygulanan yarım kubbe, kemer ve tonozlardan oluşan karmaşık ve sofistike sistem, kubbenin çok daha geniş bir mekânı örtebilmesini sağlayarak kubbeyi daha etkileyici kılmaktadır. Taşıyıcı olarak beden duvarlarına oturtulmuş önceki yapıların kubbeleriyle kıyaslandığında, sadece dört payeye oturtulmuş bu denli büyük bir kubbe mimarlık tarihinde gerek teknik, gerekse estetik bakımdan bir devrim sayılmaktadır.

Ayasofya’nın Müzeden Camii’ye Çevrilmesi

Ayasofya’nın Sultanahmet Camii’nin yanında bir kilise camii müzesi olarak durması yıllar boyunca gündemde olmuştur. Dönemsel olarak sürekli Ayasofya’nın müzelikten çıkıp camii yapılması ve ibadete açılması gerektiği konuşulmuştur. Son dönemde alınan kararla birlikte 10 Temmuz 2020 yılında Ayasofya müzelikten çıkıp camii konumuna getirilmiştir.


Daha Fazla İçerik